28 Temmuz 2016 Perşembe

Spinoza Üzerine: Varlıkta Birlik

Hollandalı bir filozof olan Baruch Spinoza, 1632-1677 yılları arasında yaşamıştır. Spinoza Amsterdam'da ki Yahudi topluluğundandı. Babası Amsterdam'da ki Sinegog'un ve Yahudi okulunun müdürüydü. Ailesi onun bir haham olarak yetişmesini istiyordu bu doğrultuda da çeşitli eğitimler alması sağlamışlardı. Ancak Spinoza, saptırıcı şeyler öğretiyor diye lanetlenip Yahudi cemaatinden kovulmuştur. Çünkü; Eski ve Yeni Ahit'in kritik edilmesi gerektiğini, Yahudilik ve Hıristiyanlığı dogmatik görüşlerin ve boş törenlerin ayakta tuttuğunu söylüyordu. O, Eski ve Yeni Ahit'in Tanrı'nın esininden kaynaklandığı fikrine karşı şüphe ile yaklaşıyordu ve bu kutsal kitaplar  orta çağın şartları göz önüne alınarak okunursa, çeşitli bölümlerindeki çelişkilerin fark edilebileceğini  savunuyordu. Bu düşüncelerinden dolayı Spinoza bulunduğu cemaatten dışlandığı gibi ailesi tarafından da yalnız bırakılıyor ve mirastan mahrum bırakılmak ile tehdit ediliyordu. İşin paradoksal yanı düşünce özgürlüğü ve dinsel hoşgörüyü Spinoza kadar kuvvetli şekilde  savunan çok az insanın olmasıdır.
''Var olan her şeyin içinde bir Tanrı vardır ve Tanrı olmaksızın ne hiç bir şey ne var olabilir ne de kavranabilir.''
Spinoza var olan her şeyin doğa olduğunu söylemekle kalmaz Tanrı ile doğayı bir görür. Yani var olan her şeyde ona göre Tanrı vardır. Yani bir panteist yani tümtanrıcıydı. Spinoza'ya göre Tanrı dünyayı bir kez yaratıp sonra da yarattığı şeyin yanıbaşında duran bir form değildi. Tanrı dünyanın kendisiydi. Bu düşüncelerini en önemli eserlerinden biri olan ''Geometrik Yöntemlerle Temellendirilmiş Etik'' kitabında değerlendirir. Etik sözcüğünü, yaşam sanatı ve ahlaklılık diye anlayabiliriz. Geometrik yöntem ise sunuş biçimi ile ilgidir. Descartes'da matematiksel yöntemi felsefede uygulamaya çalışmıştır. Bununla kastı kesin çıkarsamalarla kurulmuş bir felsefi düşünce sistemiydi. Spinoza'da aynı rasyonelist gelenekten gelen bir düşünürdür bu yüzden geometri ile kesin çıkarsamalarını desteklemiştir. Ancak Descartes ile Spinoza bir konuda kesin olarak ayrılır. Descartes gerçekliğin birbirinden ayrı iki tözden, düşünceden ve uzamdan oluştuğunu söyler ancak Spinoza var olan her şeyi tek bir şeye indirger. Bu tek bir şeyden Tanrı ya da doğa diye söz etmiştir.

Spinoza'ya göre biz insanlar Tanrı'nın özelliklerinden sadece iki tanesini tanıyoruz. Spinoza'nın ''Tanrı'nın Yüklemleri'' adını verdiği bu özellikler Descartes'in uzam dediği şeylerle benzerlik arz ediyor. Tanrı (ya da doğa) düşünce olarak ya da uzamdaki bir şey olarak ortaya çıkıyor. Tanrı'nın düşünce ve uzam dışında sonsuz miktarda özelliği olabilir ancak, insanlar sadece bu iki yüklemi bilebiliyor.

Spinoza' ya göre çevremizde gerçekleşen tüm fiziksel şeyler aslında Tanrı'yı ya da doğayı dile getiriyor. Bu tüm düşünceler içinde geçerlidir. Çünkü her şey tek bir şeyden geliyor. Ve her şey sonsuz ölçüde daha büyük bir şeyin ifade biçimidir. Bu sebepten ötürü; Tanrı olan bitenin tüm her şeyin içsel nedenidir ve doğadaki her şey zorunlu olarak gerçekleşir. Örnek olarak; bir elma ağacının armut verme yetisine sahip olmaması verilebilir. İnsanlarda da durum böyledir, çevresel sebepler insanın karar ve seçme yetisini farklılaştırsa dahi, içimizde verili olanlar ve dış koşullar tarafından yönlendirileceğiz.

Sadece tek bir varlık kendi kendinin nedenidir Spinoza'ya göre ve sadece bu varlık özgürlükle hareket eder. O varlık Tanrı ya da doğadır. İnsan özgürce bir eylemde bulunmak ister ama bu mümkün değildir. Çünkü bedenimiz uzam yükleminin kipidir.